AHZAB SURESİ
DEVAM: 10. (Ahzab 56) AYETİNİN TEFSİRİ
حدثنا عبد
الله بن يوسف:
حدثنا الليث
قال: حدثني
ابن الهاد، عن
عبد الله بن
خباب، عن أبي
سعيد الخدري
قال:
قلنا:
يا رسول الله،
هذا التسليم
فكيف نصلي عليك؟
قال: (قولوا: اللهم
صل على محمد
عبدك ورسولك،
كما صليت على
آل إبراهيم،
وبارك على
محمد وعلى آل
محمد، كما باركت
على إبراهيم).
قال أبو
صالح، عن
الليث: (على
محمد وعلى آل
محمد، كما
باركت على آل
إبراهيم).
حدثنا
إبراهيم بن
حمزة: حدثنا
ابن أبي حازم،
والدراوردي
عن يزيد،
وقال: (كما
صليت على
إبراهيم،
وبارك على
محمد وآل
محمد، كما
باركت على
إبراهيم وآل
إبراهيم).
[-4798-] Ebu Said-i Hudri r.a.'den şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
Hz. Nebi'e "Ey Allah'ın Elçisi! Bu, selam, bunu anladık.
Ancak sana nasıl salavat getireceğimizi bilmiyoruz?" diye sorduk. Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem de şu cevabı verdi:
"Şöyle diyerek bana salavat getirin:
اللهم
صل على محمد
عبدك ورسولك،
كما صليت على آل
إبراهيم،
وبارك على
محمد وعلى آل
محمد، كما
باركت على
إبراهيم
(Allahım! İbrahim Nebiin yakınlarına merhamet ettiğin gibi kulun ve "elçin
Muhammed'e de merhamet et! ıbrahim Nebiin yakınlarına bereket ihsan ettiğin
gibi, Muhammed'e ve onun yakınlarına da bereket ihsan et!)
Hadisin geçtiği diğer yer: 6358.
Fethu'l-Bari Açıklaması:
İbn Abbas da "........yusallue 'Hayır duasında
bulunuyorlar,' anlaına gelir." demiştir. Taberi, Ali İbn Ebı Talha
kanalıyla İbn Abbas'ın, ..........yusaliue ale'n-Nebı (Nebie salavat
getirirler) ayetini tefsır ederken .............. ifadesini "Hz. Nebie
hayır duasında bulunurlar," şeklinde tefsır ettiğini nakletmiştir. Bu
tefsır, Ebu'l-Aliye'nin yorumu ile örtüşmektedir. Ancak Ebu'l-Aliye'nin tefsiri
buna göre daha dar anlama sahiptir.
Bana, neden bu ayette Allah'a sadece salavatın nispet
edildiğini, mümin lere ise hem salavatın, hem de selamın emredildiği soruldu.
Ben de cevap olarak şunları söyledim: Selamın iki manaya gelme ihtimali vardır.
Bunlardan biri selam vermek, diğeri ise boyun eğmektir. Müminlerin Nebi'e
sallallahu aleyhi ve sellem hem selam vermeleri, hem de boyun eğmeleri
uygundur. Ancak Allah ve melekler açısından ona boyun eğmek söz konusu olamaz.
Bu yüzden çıkacak karışıklığı önlemek için selam Allah'a nispet edilmemiştir.
Gerçek bilgi Allah katındadır.
İbrahim Nebiin yakınlarına merhamet ettiğin gibi ... ifadesi hakkında
şunlar söylenebilir: Bu şekilde salavat getirmek şu anlama gelir: "Ey
Allahım! Daha önce İbrahim Nebie ve onun yakınlarına merhamet etmiştin. Şimdi
Sen'den, Muhammed'e ve onun yakınlarına öncelikle merhamet etmeni
diliyoruz." Çünkü, faziletli biri için sabit olan üstünlükler, en
faziletli olan için hayli hayli sabit olur. Bu izah sayesinde "Benzetmede,
benzetme yönü bakımından kendisine benzetilen, benzeyenden daha güçlü
olmalıdır," kuralından hareketle yapılacak bir itirazdan kurtuluruz. Böyle
bir itiraza verilecek cevap şu şekilde özetlenebilir: Buradaki benzetme, kamil
varlığın ekmel varlığa katılmasından ileri gelmez. Aksine buradaki benzetme;
karşı tarafı harekete geçirme vs. kabilindendir. Ya da bu, durumu bilinmeyen
birini, durumu bilinen biriyle anlatma türündendir. Çünkü Hz. Nebi'e yönelik
salavat gelecekte meydana gelecektir. Ancak onun hakkında gerçekleşecek
salavat, Hz. İbrahim hakkında gerçekleşen salavattan daha üstün ve çoktur.
Böyle bir itiraza şu şekilde de cevap verilmiştir: Buradaki
benzetme, kamil olanı ekmele ilhak etme kabilindendir. Çünkü buradaki benzetme,
bir topluluğun diğer topluluğa benzetilmesinden ibarettir. Buna göre, İbrahim
Nebiin yakınlarından oluşan topluluk, Hz. Nebi'in yakınlarından oluşan
topluluğa göre daha üstündür. Çünkü Hz. İbrahim'in yakınları arasında Nebiler
vardır. Oysa Hz. Nebi'in yakınları arasında Nebi yoktur. Ancak bu cevap, bu
hadisin rivayetlerinin çoğunda geçen açıklamalarla uyum içinde değildir.
Böyle bir itiraza, bir başka cevap da şu şekilde verilmiştir: Bu
benzetme, Allah Teala'nın Nebi'e sallallii.hu aleyhi ve sellem kendisinin
İbrahim Nebi ve diğer Nebilerden daha üstün olduğunu haber vermesinden önce
yapılmıştır. Bu durum, İmam Müslim'in Hz. Enes'ten naklettiği şu rivayete
benzemektedir: "Birisi Nebi'e sallallii.hu aleyhi ve sellem 'Ey insanların
en hayırlısı!' dedi. Bunun üzerine Allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem
'İnsanlannen hayırlısı İbrahim Nebidir,' dedi."
Bazıları bu hadisi delil göstererek, Nebi Sallallahu Aleyhi ve
Sellem dışındaki insanlara da salavat getirmenin caiz olduğunu ileri sürmüştür.
Bu görüşü benimseyenler, hadiste geçen onun yakınıanna ifadesine
dayanmışlardır. Bunu kabul etmeyenler ise şöyle demişlerdir: Hadiste Hz.
Muhammed dışındaki insanlara salavat getirilmesi şarta bağlanmıştır. Söz konusu
şart da, bu insanların ona tabi olmasıdır. Tek başına birine salavat
getirilmesi ise yasaklanmıştır.
Nebi'den sallallii.hu aleyhi ve sellem başkasına salavat
getirmenin yasaklanmasının delili, salavatın Allah Resulü'nün bir şiarı haline
gelmesidir. Salavat sadece Hz. Nebi'e getirilir. Bu yüzden her ne kadar mana
bakımından bir sakıncası olmasa da, "Hz. Ebu Bekir sallallii.hu aleyhi ve
sellem şöyle dedi," denemez. Ancak onun üzerine atfen denebilir. Şöyle ki;
Allah Teala, Hz. Muhammed'e ve Hz. Ebu Bekir'e ya da onun halifesine rahmet
etsin!
Bu durum şuna benzer: Her ne kadar anlam bakımından doğru olsa
da, "Mu_ hammed (azze ve celle) şöyle dedi," denemez. Çünkü bu ifade,
Allah Teala'nın şi arı olmuştur. O'nun dışında hiç kimse hakkında kullanılmaz.
Nebi'e sallallii.hu aleyhi ve sellem atfedilmeden müstakil
olarak birine salavat getirilmesini caiz görenler, delil olarak şunları ileri
sürmüşlerdir:
a)Açıklamasını yaptığımız hadiste geçen, "onun
yakınlarına" ifadesi.
b) Diğer bir hadiste geçen "Allahım! Ebu Evfa'nın ailesine
merhamet et! .................)" ifadesi.
c) Bir de şu hadis: "Cabir'in hanımı, 'Allah'ım bana ve
kocama merhamet et!' dedi. Bunun üzerine allah Resulü Sallallahu Aleyhi ve
Sellem 'Allah'/m! O ikisine merhamet et!' dedi." Bütün bu sözler, Nebi
Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından söylenmiştir. Salavat hakkı ona aittir.
Hak sahibi de, hakkından dilediğine verir. Başkaları ise ancak onun izni
dahilinde bunu yapabilir.' Hz. Nebi'in bu konuda herhangi birine izin verdiği
nakledilmemiştir. Dolayısıyla onun dışında birine salavat getirmek yasaktır.
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dışında birilerine salavat getirmenin, heva
ehli kimselerin şiarı haline gelmesi de bu yasağı destekler niteliktedir. Heva ehli
kimseler, gerek ehli beytten, gerekse başka insanlardan, aşırı saygı
gösterdikleri kişilere salavat getirirler.
Bu yasağın, haram mı, yoksa mekruh mu veya evla olanın hilafına
mı olduğu tartışmalıdır. İmam Nevevı Ez kar adlı kitabında bu üç görüşü de nakletmiş
ve bunlardan ikincisinin doğru olduğunu belirtmiştir.
İsmail İbn İshak Ahkamu'I-Kur'an adlı eserinde, hasen bir
senetle Ömer İbn Abdilaziz'in valilere şöyle bir talimat yazıp gönderdiğini
nakletmiştir: "Bazı insanlar, ahirete yönelik ameller yaparak dünyalık
toplama gayretine girmiştir. Bazı kıssacılar da, Nebi'e sallallahu a1eyhi ve
sellem yapılan salavata denk bir şekilde halife ve diğer yöneticilere salavat
getirme bid'atini türetmişlerdir. Eğer bu mektubum sana ulaşırsa, onlara sadece
Nebi'e sallallahu aleyhi ve sellem salavat getirmelerini, Müslümanlara dua
etmelerini ve bunun dışındaki uygulamaları terk etmelerini emret."
İsmail İbn İshak bu rivayetin ardından sahih bir senetle İbn
Abbas'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem
dışında hiç kimseye salavat getirmek uygun değildir. Ancak Müslüman kadın ve
erkeklerin bağışlanmaları istenebilir. "
Ebu Zerr, Nebi'e sallallahu aleyhi ve sellem salavat getirmenin hicretin
ikinci yılında emredildiğini söylemiştir. Bir görüşe göre de, ona salavat
getirmek, İsra gecesi emredilmiştir.